17 Mayıs 2008 Cumartesi

FRİEND CONNECT


Başlıktan da anlaşılacağı üzere;hepimiz günlük hayatımızda Facebook,Myspace,Yonja gibi sosyalleşme sitelerini kullanıyoruz. Özellikle son yıllarda epeyce kullanıcı sayıları artar oldu. Ee hal böyle olunca Google'da boş durmadı ve karşımıza yepyeni bir yazılımla çıkmak üzereler. Friend Connect web site sahiplerine,sitelerine sosyal uygulamalar ekleme imkanı sunmakta. Google hesabınızla da siteye girebiliyorsunuz. Giriş yaptıktan sonra,Google Talk,Facebook gibi sistemlerdeki profillerinizin de siteye bağlı olmasını ayarlayabiliyorsunuz. Bu sayede bu sistemdeki arkadaşlarımızdan kimler bu siteye üye görebiliyorsunuz ve onları da davet edebiliyorsunuz. Kullanıcılar kendi sitelerinden ayrılmadan diğer kişilerle iletişim kurabiliyor,müzik alışverişinde bulunabiliyor ve yazılan yorumları okuyabiliyor. Friend Connect yazılımını sitenize kurduğunuz zaman size ait bir yönetici paneliniz oluşuyor ve bu sayede sitenize üye olanları görüp,gerektiğinde atabilirsiniz:) Sizin için yapılan tüm aktiviteleri bu sayede izleyebilirsiniz. Oldukça sosyal bir olaya benziyor:) Henüz test aşamasında olmasına rağmen Google'ın bir ürünü olduğunu,yaratıcı ve kaliteli bir ekibe sahip olduklarını ve bu alanda rakiplerini incelediklerini varsayarsak, başta Facebook olmak üzere ve buna benzer siteler için güçlü bir rakip geliyor diyebiliriz:) Facebook veya o tarz sitelerden sıkılan ve alternatif bir yazılım arayanlar için ilginç olabilir...

ALIMLI BAYANLARIN DONDURMASI




Başlığımı bu şekilde kullanmak istedim çünkü gerçekten de Magnum sanırım sadece alımlı bayanlara yönelik dondurma üretiyor. Benim aklıma dondurma denildiği zaman çocuklar gelir ama nedense Magnum için aynı şeyi düşünemiyorum. Nezaman televizyonu açsam karşım da alımlı bir manken yada oyuncu Magnum yerken görüyorum, açıkçası almaya da çekiniyorum. Bir çok ünlü firma her müşterisine özel ürünler piyasaya sürüyor ama benim görüşüme göre dondurma da böyle bir ayrımın olması çok yanlış. Fiyatına göre belki her kesim de insan bu ürünü tatamayacak ama bu şekil de sınıflandırılması da bana hiç mantıklı gelmiyor. Tahmin ettiğim kadarıyla en çok dondurma tüketen çocuklar olduğuna göre onlara yönelik reklamlar yapmaları bence Algida açısından daha iyi olur. Zaten büyüklerin reklamlara pek aldırış ettiğini sanmıyorum özellikle bayanlar Magnumun reklamlarını gördükleri zaman gidipte özellikle Magnum alacaklarına hiç ihmal vermiyorum, ama durum çocuklar için çok farklı onlar reklamlar dan etkilenip belli bir ürünü tüketiyorlar. Şu anda sanırım en çok Algidanın max ürünü çok fazla tüketiliyordur nedeni çok açık yapılan reklamlar. Magnum satışlarının da artmasını istiyorsa Algida biraz daha çocuklara yönelik reklam girişimlerin de bulunsa çok daha iyi olur.

15 Mayıs 2008 Perşembe

İLGİNÇ REKLAMLAR


Şu reklam dünyası çok şaşırtıcı şey. Çoğu insan yeni ürünleri alırken reklamına bakıyordur bence. Reklam yeteri beğeniyi aldıysa, ürünün satışının belirli bir süre iyi gideceği garantilenmiştir. Eğer kötü bir ürünse, reklam iyiyse biraz daha hayatta kalabilirsin. Tabi her reklam başarılı olacak diye birşey yok. Bir sürü başarısız reklam örnekleri de var. Ürün istediği kadar kaliteli ya da tüketiciye yönelik olsun, reklam yeteri kadar ilgi çekmiyorsa, o ürün de heba olup gidiyor. Acımasız dünya yani:) Artık günümüzde iyi bir satış için, gerçekten çok başarılı reklamlar yapmak gerek. Artık reklam heryerde. Neredeyse sabah uyandığımızda karşımızda olacaklar. Benim ilginç bulduklarım TV reklamlarından çok, şu ilginç reklam afişleri. Yolda yürürken birden afişlere takılıp kalıyorsunuz. Önce bir süre anlam veremeden bakıyosunuz. Sonra ' bunu da kim düşünmüş ' deyip, gülümsüyorsunuz. Örneğin; yukarıdaki resimdeki Formula 1 reklamı. Aşağıdan geçen biri önce ' ne işi var bu arabanın orada? ' diye düşünür bence. Gerçekten Formula 1 aracı binadan geçmiş gibi. Görmicekken bile görürsün bu reklamı. Bence gayet akılda kalıcı.
Birde şu şu saat reklamına bakalım. Sizce de tebessüm etmek için yeterli değil mi? Zorlada olsa kolunuza taktırıyorlar. Markayı da aklınıza kazıyorlar. Başka yolun yok:) Eğer otobüste ayakta iseniz, eliniz mahkum ona tutunacaksınız. Bunları akıl eden reklamcıları tebrik etmek gerek. Gerçekten akılda kalıcı. Zaten reklamların amacı da bu değil mi?

SIKI DURUN ÇİNLİLER GELİYOR

Otomotiv endüstrisi, en hızlı gelişen sektörlerin başında geliyor. O kadar hızlı ki, çıkan modelleri takip edemiyoruz. Bu konuda bütün dünya markaları yarışıyor. Hep belli başlı güçlü ülkelerin otomotiv endüstrisinde başı çekeceğini zannederdim; ama çinliler gene yaptı yapacağını. Bu sektörde yeni olmalarına rağmen, devlerle boy ölçüşüyor. Yakında otmobil devi ABD ve Japonya'yı tahtından edecek. Ortodoğu ve Afrika gibi ülkelerde yurtdışı tecrübesi edinerek, hedefi büyüttüler. Yeni hedefleri, dünyanın en güçlü otomotiv markalarına sahip olmak. Çin, 1994'ten beri bu sektöre, 20 milyon dolardan fazla yatırım yaptı. Şuanda da ihracat yaptığı ülke sayısı ise 207. Çin arabaları; Chery, Geely, Zounghua, Jinbei, Changan' ın isimlerini ilerleyen günlerde çok duyacağız. Çünkü, Türkiye' nin güçlü otomotiv firmaları distribütörlük için çinlilerin peşinde.
Bu çin arabalarının fiyatı, diğer otomotiv markalarından daha ucuz. Çinliler, jip modeli Geely' i ABD'de 10 bin doların altında satacak. Türkiye distribütörü Mermerler Grup markanın QQ modelini 12-13 bin YTL' den satışa sunacak. Belkide artık çin markalarıyla dalga geçmeyi bırakmalıyız. Yakında bir otomobilin ucuz olupta, kaliteli de olabileceğini, Türk halkına da kanıtlayacaklar. Açıkçası ' çin arabaları Türkiye' ye geliyormuş ' haberini duyduğumda, 'çin arabaları mı? Herkes yolda kalır ! ' demiştim. İyice araştırınca korkmaya başladım:)
Tekstilden, elektroniğe kadar birçok alanda dünya pazarını ele geçirmeye başladılar. Otomotiv endüstrisinde o kadar iddaalılar ki, ünlü tasarımcılar ile çalışıyorlar ve mühendis desteği alıyorlar. Yakında, çin nüfusunun ekonomik durumu iyice artacak ve otomobil satışları patlayacak. Yaşanılacak trafik sorununu hayal bile edemiyorum:) Bizlerse çin otomobillerini sabırsızlıkla bekliyoruz. Bakalım neler yaşanacak?

13 Mayıs 2008 Salı

İSTİKBAL'DEN SÜPER YATAKLAR


Uyku, herkesin en sevdiği şeylerden biridir herhalde. Türkiye' de ki birçok yatak firması, rahat bir yatakta deliksiz bir uyku için çok çalışıyor. Bu firmalardan biride ' İSTİKBAL '. Rahat ve sağlıklı yataklarıyla piyasada sağlam bir yer edindi. Şimdilerde ise yepyeni bir ürünüyle karşımızda. ' BIOCARE ' kumaştan üretilen bu yatağın sahip olduğu özellikler beni çok şaşırttı. Birincisi; radara yakalanmama özelliği. Bu özelliğiyle, başta savunma sanayi olmak üzere 20 farklı sektörde kullanılacak. İkincisi ise; biocare kumaş sayesinde elektromanyetik dalgaları önlemesi. Manyetik bariyer oluşturması yanısıra, topraklama özelliğine sahip. Yatağın dört köşesi, topraklama hattına bağlı çıtçıtlar sayesinde vücuttan aldığı statik enerjiyi deşarj ediyor. Gün içinde elektromanyetik dalgalara maruz kalıyoruz. İstikbal, bu yeni ürünüyle müşterilerini uykularında elektromanyetik dalgalardan koruyor. Çünkü bu yatak, kendi alanı içine elektromanyetik dalgaların girmesini önlüyor. Bu özelliğiyle sağlıklı bir uyku uyumamızı sağlıyor. Biomagic ve Biostar isimli bu yataklar, hiçbir kimyasal madde kullanılmadan üretiliyor. Bu kumaş, antibakteriyel özelliğine de sahip. Ayrıca bu yataklar, flaret özelliğiyle herhangi bir tehlike anında alev almıyor. Kısacası, bu yatakların sahip olmadığı özellik yok. Bize de bu yataklarda mışıl mışıl uyumak düşer:)

10 Mayıs 2008 Cumartesi

KOKU TEMALI ÜRÜNLER



Bu da mı olur demeyin! Şu teknoloji denen olay gerçekten çok enteresan..Hem hızına yetişemiyoruz hem de yeni teknolojilerle,piyasaya çıkan yeni ürünler karşısında şaşırıp kalıyoruz. İşte şimdi bahsedeceğim üründe böyle bir özelliğe sahip. Zaten başlıktan da olayın enteresanlığı anlaşılmakta:) Geçen gün internette dolaşırken bir başlık gördüm. Aynen şöyle yazıyordu; '' Sevdiğinize,arkadaşlarınıza cep telefonuyla koku gönderin''.. Hadi canım dedim artık daha neler:) Neyse girdim,baktım yazının içeriğine gerçekten de ilginç bir olay. Aslında bu olayın öncesi varmış. Almanya'da bir grup tarafından alınan patent sayesinde cep telefonlarımızdan koku gönderecekmişiz. Kendi kendime bir bu eksikti zaten dedim:) Tabi bu proje 2000'li yıllara dayanmaktaymış. Yeni geliştirilen bu teknoloji sayesinde sevgilimize,arkadaşlarımıza çiçek resimlerinin yanında SMS veya MMS aracılığı ile kokusunu da yollayabilecekmişiz. Düşünüyorumda Sevgililer Gününde mesaj trafiklerinde aşkım seni seviyorum fln filan daha sonra telefonda beliren bir koku:)) Cep telefonlarıda 100 tane farklı kokuyu içinde barındıracakmış ve bunu alıcıya aynen ileticekmiş. Tabi ürün hayli değişik olunca işin pazarlama kısmında da neler olucağını merak etmiyor değilim. Ürüne talep ne kadar olur bilinmez ;ama şu teknolojiden de insan korkmuyor değil walla:) Koku gönderme teknolojisinin önümüzdeki yıllarda yaygınlaşması bekleniyormuş. Koku demişken bu aralar bu olay baya revaçta galiba. Bir diğer örnekte kokulu kredi kartları...

Geçtiğimiz Nisan ayında da HSBC ''Advantage'' markası adı altında erkeklere Lavanta,bayanlara ise Vanilya kokulu kredi kartını piyasaya sürdü. Tabi bu kartlar doğal olarak Türkiye'nin ilk parfümlü kredi kartları olarak tarihe geçer artık:) Hem bayanlara hem de erkeklere hitap ettiği için onların beğenilerine göre de farklı hizmetler ve indirim avantajları sunmakta. Tabi HSBC çıkarmış olduğu bu yeni ve bu piyasadaki ilk ürünle diğer rakiplerine ürün olarak farklılık sağladı. Bakalım bu koku teması üzerine kurulu yeni ürünler piyasada ne gibi etki sağlayacak bekleyip görücez...

9 Mayıs 2008 Cuma

ANNELER GÜNÜ


Hepimiz biliyoruz ki,eskiden sadece bayramlar özel gün olarak kutlanıyordu. Fakat son yıllara baktığımızda özel gün adı altında kutladığımız anlamlı günler çoğaldı. Örnek verirsek,Sevgililer Günü,Yılbaşı,Babalar Günü,Anneler Günü... Ve yine bir Anneler Günü geldi çattı. Bu özel günlerin aslında en önemli özelliği ''tüketimi'' artırmalarıdır. Şirketler özellikle bu günlere özel tasarladıkları kampanyalar ile kendilerine neredeyse bir ekonomi yaratıyorlar. Türk insanının da bu günlerde abartılı bir şekilde mağazalara akın etmesi,içlerinde oluşan hediye alma coşkusuyla beraber,doğal olarak satışlarda da sıçrama meydana geliyor. Özellikle şu son 2 gündür alışveriş merkezleri,mağazalar neredeyse dopdolu. Herkesin kafasında acaba anneme ne alsam sorusu yatmakta.. İşte bu noktada birçok firma bu güne özel düzenlemiş oldukları kampanyalarla yine aklımızı çelmeye hazır beklemedeler.. Bunlara kısaca değinirsek;Marks&Spencer'in Anneler Gününe özel fırsatları, Arzum firmasının bu gün için özel hediye imkanları sunması,Assortie'den zarif annelere özel tasarımlar,Bosch ve Profilo küçük ev aletleriyle hediye seçeneği sunuyor. Özellikle Profilo;Tango ve Mambo robotlarını bu kampanyada öne çıkarıyor. Goldaş;bu güne özel takı setleri düzenledi. Aslında bu liste uzadıkça uzuyor. Zaten yazımızın ana fikrini bu özel günlerde yapılan kampanyalarla,ürünlerinde ''Anneler Günü' başlığı altında yenilikler yaparak bu ürünleri müşterilere pazarlama taktikleri yatmaktadır. Satışların özellikle bu günlerde artmasından da bunu başardıkları görülmekte. Ee ne diyelim o zaman herkesin Anneler Günü kutlu olsun!!

2 Mayıs 2008 Cuma

EFE ORGANİK RAKI


Hiç rakının da organiği olur mu demeyin ''Efe rakı'' yeni organik rakısı ile piyasaya yeni bir tat sürmüş. Bildiğim kadarıyla ''Efe rakı'' müşterilerine farklı tatta ürünler sunarak rakı sektörünü geliştirmeyi kendilerine misyon edinmişler. ''Efe rakı'' sağlıklı beslenme konusun da duyarlı müşterilerini düşünerek onlar için organik rakı üretti. Üretmesine üretti de bu ne kadar tutar işte orası tartışma konusu, zaten sağlıklı beslenmek isteyen bir insan rakı tüketimi yapmaz. Organik rakı içmek yerine organik meyve suları veya başka organik içecekler tüketmeyi tercih eder. Herhalde Efe rakı organik rakı ürettiğin de bunu pek hesaba katmamış. Normal rakı tüketicilerinin de organik rakıyı tüketeceklerini de düşünmüyorum açıkcası, buna daha çok bayan tüketiciler önem verebilir diye düşünüyorum. Günümüzde organik ürüne en çok duyarlı olan tüketiciler bayanlar olduğu için Efe rakı'nın piyasaya sürdüğü bu yeni ürünü de ancak bayanlar tüketecekler gibi görünüyor. Ama şu sorun da var bayanların kaç tanesi rakı tüketiyor? Bu hususlar gözönün de bulunulduğu zaman bu yeni ürünün pek de iş yapacağını sanmıyorum. Tamam piyasaya sürülüş amacı gerçekten çok mantıklı, sağlıklı beslenmek isteyenler tüketsin diye organik kuru üzümle anasondan yapılmış bu yeni ürünü Efe rakı üretmiş ama bence çok yanlış bir ürünle üretmiş. Bu şu anlama geliyor bir mana da şimdi Cocacola bizler için organik kola üretse ben deneyeceğimi hiç düşünmüyorum, çünkü benim zaten benimsediğim bir tat var. Eğer Efe rakı başka bir sektör de olsaydı mesela; meyve sebze sektörün de organik ürün üretmesi ve piyasaya sürmesi gayet mantıklı olurdu ama rakı sektörü için bu ölü yatırım gibi görünüyor. O yüzden bunun üretilmesini çok mantıksız buluyorum. Belki de ben yanılıyorumdur, bunu zamanla bekleyip görücez.

29 Nisan 2008 Salı

VİDEOFON


Türk Telekom'un uzun zamandan beri kafa yorduğu 'VİDEOFON' servisini yakında başlatmaya hazırlanıyor. Bu servis kısaca insanların evlerinden,işyerlerinden vs sabit hatlar üzerinden birbirleriyle görüntülü ve ses iletişim imkanı sağlıyor. Son zamanlarda televizyonlarda sıkça Cem Yılmaz'ın oynadığı bu reklamı görüyoruz. Cem Yılmaz bundan öncede oynadığı 'OPET' reklamlarıyla da adından sıkça söz ettirmişti.
Videofon servisi insanlara bazı imkanlar sağlıyor. Bunlara kısaca değinirsek;görüşme sırasında karşı tarafın fotoğrafını çekmek,internette dolaşmak,e-posta göndermek gibi... Türk Telekom'la 24 aylık sözleşme imzalanması şartıyla aylık 40 YTL' ye sabit ücret karşılığında görüntülü konuşma yapılabilecek. Bu sözleşmeyi yapanlara görüntülü telefon bedava verilecek. Tabi unutulmaması gereken bir ayrıntı daha var; o da ADSL abone olmanız şart! Şimdi tüm bunlardan sonra insanın aklına bazı şeyler geliyor. İnternet zaten pek çok insanın kullandığı bir servis. O halde internet varsa görüntülü telefona ne gerek var? Zaten çoğumuz 'messenger' ya da' skype' gibi servislerden faydalanıyoruz. Bakalım, önümüzdeki günlerde ' VİDEOFON' olayının akibeti ne olacak,bekleyip göreceğiz...

Bir tek biz bir şey istemedik



Burdan Turkcell'e çok teşekkür ediyorum, uzun zamandır öğrencilere yönelik kampanyalar yapmıyorlar diye ben Turkcell hattımı iptal ediyorum onlar da sanırım benim iptal etmeme inat müthiş bir kampanyayla yine müşterilerinin gönlünü çalıyor. Turkcell'e kırgın olmam başarılarını görmezden gelmemi gerektirmiyor. Gerçekten çok güzel bir reklam kampanyasıyla kırgın öğrencilerin gönlünü çok iyi bir şekil de almayı başarmış Turkcell. Ben bu konu da Turkcell'e çok kızıyordum. Turkcell hariç Avea ve Vodafone öğrenciler için bir çok avantajlar önlerine sürüyor olmalarına rağmen Turkcell hep bu konu da geri planda kalıyordu, yapsa bile bu kampanyalar hat sahipleri tarafından yeterli görülmüyordu. Artık ben bu durumdan sıkılıp hattımı iptal etmek durumun da kaldım çünkü Turkcell'e harcadığım kontür miktarı artık sayamayacagım seviyelere gelmişti, öğrenci olduğum için de diğer kampanyalarından faydalanamıyordum benim için tek çözüm hattımı iptal etmekti. Ama görüyorum ki bunu yapmakla çok büyük bir hata yapmışım. Reklamlar da gördüğüm de gözlerime inanamadım açıkçası Turkcell'in yine kamucelliler için yeni bir kampanya başlatacaklarını düşünmüştüm. Ama gördüğüm kadarıyla çok yanılmışım Turkcell yine beni çok şaşırttı. Reklam kampanyası gerçekten çok anlamlı olmuş, en azından onlar da öğrencileri ihmal ettiklerinin farkındalar. Reklamı gördünüzmü bilmem ama ben görünce hayran kaldım gerçekten hem çok anlamlı olmuş hem de amacına ulaşmış. Umarım bu kampanya sadece bir kaç aylık değil de rakiplerinin yaptığı gibi süresiz olur. Gecikmiş bir kampanya olmasına rağmen çok yerin de olmuş. Turkcell'in şunu unutmaması lazım; Türkiye'de bulunan öğrenci sayısı eminim belli bir kuruluşa bağlı çalışan sayısında kat kat daha fazladır o yüzden biz gençleri de unutmamasını istiyoruz, eğer daha çok başarıya ulaşmak istiyorsa tabiki!

MIKROSOFT YINE YAPMIŞ YAPICAĞINI ''ZUNE''

Microsoft tarafından iPod'a rakip olarak piyasaya çıkarılan, Zune'unun adını ilk duyduğumda açıkçası hiç de bana rakip olacakmış gibi gelmedi. Neden diyeceksiniz? Şuana kadar iPod'a rakip olarak sürüler diğer ürünler gereken başarıyı gösterememişti. Ama durum ''Zune'' için geçerli değil sanırım, yanlış bilmiyorsam ocak 2007 de Microsoft tarafından yüzbinlerce satıldığı ileri sürülüyor. Ilk bakışta iPod'a biraz benzerlik gösteriyor, ama işlevsel olarak iPodan daha çok işleve sahip. IPod'a nazaran müzik çalmanın yanı sıra video ve resim görüntüleme özelliğine de sahip. 30gb hafızasın da 7.500 şarkı yükleme özelliğine sahip, bu gerçekten rakibini zorlayıcı bir özellik, aslın da iPod'un yeni ürünü ''iPod Touch'' da da bu özelliği görmemiz mümkün ama Zune bu özellige sahipken bildiğim kadarıyla iPod'a bunu bulmak pek de mümkün değildi.Benim en çok dikkatimi çeken özelliklerinden biri pil ömrünün müzik dinlerken 14 saat dayanması video oynatırken de 4saatlik bir pil ömrü var mış, gerçekten çok uzun bir süre zarfın da istediğimiz kadar müzik dinleyebiliriz sarjın çabuk bitme derdi olmadan.En önemlisi kablo derdi olmadan müzik ve fotoğraf aktarabiliyormuş. ABD'de beyaz, kahverengi ve siyah olmak üzere 3 renk çeşidiyle piyasaya sürülmüş. IPod'a göre biraz daha kalın ve ağır olmasına rağmen sunduğu özelliklerle şimdiden iPod'u zorlamışa benziyor. Başlığım da dediğim gibi, Microsoft yine yapmış yapıcağını iPod gibi güçlü bir rakibi olmasına rağmen yine de başarıya ulaşmış gibi görünüyor. Şuana kadar iPod'un karşısına çıkan en güçlü rakip. Tabiki iPod'un belli bir alıcı kesimi var ama böyle bir rakip karşısın da onların da boş durucağını hiç sanmıyorum, zaten çıkardığı yeni ürünleriyle de bunu çok net bir şekil de gösteriyorlar. Zune'nin Türkiye'de henüz çıkış tarihi tam olarak belli değil ama satışlar ABD pazarındaki gibi olacağa benziyor. Ben de merak ettim açıkçası Zune'u gerçekten de söylendiği gibi var mı bekliyelim ve görelim.

28 Nisan 2008 Pazartesi

' ARTIBİLET ' OH NE RAHAT



Çok seyahat edenler, yolculuk öncesi 'bilet sıkıntısı nedir? ' iyi bilirler. Benim gibi öğrenci olan arkadaşlar, bayram vb.önemli günlerin öncesi, memlekete dönmek için çekilen ' bilet kaosunu ' çok daha iyi bilirler=). Sevgili otobüs firmalarının, internet üzeri bilet satışını keşfinden önce herkes sefilleri oynuyordu. Önceleri, biletleri ya terminalden ya da otobüs firmalarının şubelerine giderek alabiliyorduk. Bu tür yerlere uzak oturanlar için seyahat etmeyi sevmek, en son şeydir herhalde. Çünkü ellerini çabuk tutmazlarsa, otobüsün arka yarısındaki koltuklar, kendilerini bekler ya da daha kötüsü; gidilmesi gereken zamandan daha geç bir zamanda gitmek zorunda kalırlar. ( biz öğrencilerin bilet işini hep en son güne bıraktığı düşünülürse... :))). Neyse ki; otobüs firmaları internet üzeri bilet satışını yaygınlaştırarak ya da kullanıma daha elverişli hale getirerek, bu sorunu ortadan kaldırdı.
Birçok otobüs firması kendi web sitelerinde sunduğu ' online bilet ' avantajlarıyla yolcularına sorunsuz, rahat bir bilet alışverişi sağlıyor. Bu ' online bilet ' kolaylığı ile artık otobüs şubelerine gitme zorunluluğu ortadan kalkıyor. ( yani buda şubelerdeki görevlilerle uğraşmayacağın anlamına geliyor. Çünkü % 80 i mutlaka bilette yanlışlık yapar, birde çok bilmiş bir edayla suçu sana atar :)). Bu online bilet kolaylığını sağlayan otobüs firmalarından biri de NİLÜFER TURİZM. Sunduğu ' artıbilet ' avantajıyla yolcularına rahatlık sağlıyor. Nilüfer Turizm 'in ' artıbilet ' i bu yolcu kartlarının internetteki versiyonudur. Bu yolcu kartını cüzdanınızda değil, internetinizde taşıyorsunuz. Bu durumda kartınızı kaybetmeniz de söz konusu değildir. ARTIBİLET ' in birçok avantajı vardır; herhangi bir yolculuğunuzda internet üzerinden bilet aldığınızda ' artıbilet ' bilet ücreti üzerinden %10 indirim avantajı sağlar . Bu %10 luk indirimler size ' ArtıLira ' olarak geri döner ve bu ' ArtıLira ' lar birikerek size aynı istikamette olan, her 10 seyahatte 1 bilet kazandırır. Sık yolculuk edenler için çok güzel bir avantaj . Yolcu ' artıbilet ' ile kendi biletini kendi oluşturup, avantajlardan yararlanır.

27 Nisan 2008 Pazar

Vivident çiğne ve gülümse

Sakız alırken hiç markasına göre aldığınız oldumu bilmem ama çoğu insan çiklet alırken markaya pek önem vermiyormuş havası yaratıyorlar. Benim düşünceme göre bir çoğumuz bilinen bir marka olmasına özen gösteriyor. Vivident'in tatlandırıcı sakız pazarının lideri olması da bunun bir göstergesi sanırım. Tüketicinin ilgisini çekmek için bir çok farklı reklam kapmanyaları yayınlamıstır ve yayınlamaya da devam etmektedir. Vivident full fresh reklamını izlediniz mi bilmiyorum ama gerçekten çok dikkat çekici bir çalışma olmuş. Küçük bir çocuk geliyor bank ta oturan adama su tabancasıyla su ıslatıyor, adam o sıra da ''Vivident full fresh'' çigniyor ve sırılsıklam ıslanıyor. Bence adına yakışır bir reklam olmuş bence amacına da ulaştı gibi görünüyor. Sadece reklamlarıyla değil piyasaya sürdüğü farklı ürünleriyle de hep zirvede kalmayı başaran bir marka ''Vivident''. Sürekli yeni ürünler üretme çabasın da, herkes tamam artık ''Vivident'' artık başka ürün piyasaya çıkaramaz derken hemen yeni bir ürünle rakiplerini zorlamayı başarıyor. Ilginç ve amacına ulaşan reklam kampanyalarıyla da bunu pekiştiriyor. Vivident denildiği zaman hemen benim aklıma sloganı geliyor, ''Vivident vivident çiğne ve gülümse.'' Gerçekten insanın aklına kazımışlar sloganlarını önemli olan da bu değil mi? Diğer büyük firmalarda olduğu gibi Vivident'te sloganını tüm dünyaya yaymayı başarmış. Sadece Türkiye'de değil tüm dünyanın tanıdığı bir marka haline geldi. Su an bir araştırma yapılsa sakız denildiğin de ilk akla Vivident'in gelecegi çok net bir şekil de görülmektedir diye düşünüyorum, tabiki diğer tatlandırıcı sakız firmaları da oldukça başarılı ama bence daha kattetmeleri gereken çok yol var özelliklede karşılarında ''Vivident'' gibi güçlü bir rakip varken.

27 Mart 2008 Perşembe

DOVE GERÇEK GÜZELLİK ARAŞTIRMASI



Geçen sene neredeyse baktığımız heryerde olan fakat; pek azımızın dikkatini çeken bir reklam kampanyasının temeli atıldı. 'Dove gerçek güzellik araştırması ' . Birbirinden farklı afişlere ilk baktığımızda, herkesin gözüne, afişten çıkacakmış gibi duran bayanlar çarpıyor. Dikkatli baktığımızda, bu bayanlar çeşitli kusurlara sahip. Aslında 'kusur ' demek yanlış olur. Çünkü reklamın varoluş amacı burada yatıyor. Dove bunların insanlar için bir 'kusur mu? ' yoksa güzelliğe güzellik katan 'kusurlar mı? ' olduğunu öğrenmek için gerçek güzellik araştırmasına ihtiyaç duymuş. Afişlerin birinde burnu kemerli, diğerinde de fazla kilolu bayanlar var. 'kemerli mi? Karizmatik mi? ' ya da 'kilolu mu? Kıvrımlı mı? ' diyerek insanları ankete çağırıyor. Bu araştırmanın amacı, yeni nesillere gerçek güzelliğin ne olduğunu gösterebilmek. Gençlerin aklındaki sabit güzellik anlayışını yıkıp, kendi güzelliklerini görmelerini ve özgüveni olan insanlar olmaya çağırıyor. Çünkü gençlerin %72 si bu 'sabit güzellik ' anlayışından dolayı sosyalliklerini kaybetmiş, daha kötüsü de, %92 si fiziksel görünüşünü değiştirmek istiyormuş. Bunlar ciddi veriler bence.

Dove' da herkesin güzel bir yanı olduğuna inanarak kampanya başlatmış. Bu önyargıları yıkmak istemiş. Bu özgüven programıyla 2010' nun sonuna kadar 5 milyon genç kıza ulaşarak, bu basmakalıp güzellik anlayışını yıkmayı amaçlıyor. Umarım sonuçlar tahmin ettiğimiz gibi kötü çıkmaz. Yoksa ' Dove ' sana çok iş düşecek.

22 Mart 2008 Cumartesi

CANINIZ NE ISTERSE O ANDA GÖSTEREN TV ''DIGI''

Bu sıralar neredeyse hangi tv kanalını açsam karşıma Acun Ilıca'lıyla DIGITURK reklamı çıkıyor. Sloganları da gerçekten ilginç olmuş ''Canınız ne isterse o anda gösteren tv DIGI'' gerçekten bu doğru mu bilmem ama ilk başta izleyici kitlesinin beğenisini kazanmışa benziyor. Türkiye genelinde 1.5 milyon abonesi bulunan DIGITURK bu oranı iki katına çıkarmak için çoktan kolları sıvamışlar. ''Var mısın yok musun'' programıyla çoğu insanın gönlünde taht kuran Acun Ilıcalı sayesinde bunun neredeyse başarmışlar.Acun Ilıcalı DIGITURK bayiliklerini kırıp geçirmiş, reklamdan sonra satışlarda büyük bir artış varmış.DIGITURK'ün başarılarını göz ardı etmemiz doğru olmaz ama burda Acunun payının büyük olduğunu düşünüyorum. Her akşam reyting rekorları kıran bir programın sunucusunu büyük bir kuruluşun reklamlarında oynatmak tabi ki hem satışları arttırır hem de programın değerini arttırır. DIGITURK yetkilileri de böyle bir reklam filmi çekme konusunda, gerçekten çok iyi düşünmüşler. Reklam konusunda benim düşünceme göre Türkiye de çok güzel işler başarmış bir kuruluş DIGITURK. Dijital yayıncılıkta da yıllardır tekel konumun da bulunuyor. Hemen hemen çoğu reklamı insanların hafızasında yer etmiştir. Yaptığı işlerde de herzaman ön plana çıkan isimlerden biri, her ne kadar son günlerde rakipleri çoğalsa da DIGITURK'ün yerinin çok fazla sallanacağını düşünmüyorum. Duyduğuma göre hedefleri arasında gençlere ve çocuklara yönelik programlar da yapmak varmış. Türkiye nüfusunun yarısından çoğunu gençler ve çocuklar oluşturduğunu düşünürsek DIGITURK'ün bunu başarması da çok yüksek ihtimaller arasında yer alıyor. Artık zaman ilerledikçe çocuklar ailelerine bilgisayar yerine DIGITURK almaya başlayacaklar gibi görünüyor. Bize de DIGITURK'e başarılar demek düşüyor.

21 Mart 2008 Cuma

FORMULA 1

Hepimizin bildiği gibi Formula 1 yarışları Türkiyenin özellikle İstanbul' un tanıtımı açısından oldukça önemli ve marka değeri taşıyan bir organizasyondur. Formula 1 yarışlarını dünya genelinde yaklaşık 2 milyara yakın kişi naklen izlemektedir. Türkiye Grand Prix'i 2005 yılından bu yana ülkemizde yapılmaktadır ve günümüze kadar daha da artan bir ilgiyle devam etmektedir. Ülkemizde yapılan yayınlara bakarsak;yarıştan önce İstanbul görüntülerine yer verilir. Ekranın altında Formula 1 İstanbul yazısı yer alır ve 'İSTANBUL' adı o anda yarışı televizyonlarının başında izleyen milyarlarca insanın hafızasına kazınmaktadır. Bu nedenle,Formula 1'in İstanbul tanıtımına yapacağı katkı çok büyüktür. Formula 1 ile Türkiye'ye sadece ünlü pilotlar ya da hızlı otomobiller değil;dünyada gelişmiş en üst teknolojide gelecektir. Geçen sene yapılan Türkiye Grand Prix'ine bakarsak;doluluk oranın ne kadar yüksek,bu spora verilen önemin ne denli büyük olduğunu görebiliriz. Çırağan Oteli Satış Direktörü Pınar Kartal Timer,''Doluluk oranı bu hafta yüzde 100. 11 suitimiz var ve hepsi satılmış durumda'' ifadesini kullanmıştır.Hilton Oteli Rezervasyon Sorumlusu Sedef Dülekgürgen '' 10 gün öncesine kadar yüzde 50 civarında seyrediyordu doluluk oranı fakat bu hafta yüzde 80 ve 90' a çıktı'' dedi. Dünyanın önde gelen zenginleri Formula 1 için lüks otelleri doldurmuşlardı. 2006 yılında yapılan yarışa bakarsak;Formula 1 o sene için 50 milyon $'lık bir getiriyle İstanbul'un tanıtımına fazlasıyla katkı sağlamıştır. O sene Türkiye Grand Prix'ini 45 bini yabancı turist olmak üzere yaklaşık 130 bin kişi izlemiştir.
Bütün bu saydıklarımdan anlaşılacağı üzere; Formula 1'in ülkemizin tanıtımı açısından önemi yadsınamaz. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri arasında yer almak isteyen TÜRKİYE için bu tür organizasyonlar büyük önem taşımalıdır. Türkiye Grand Prix'i bu sene Mayıs ayında yapılacak ve hazırlıklar yoğun bir şekilde devam ediyor. Bakalım bu sene Formula 1'in Türkiye ekonomisine yansıması ve İstanbul'a getirdikleri neler olucak hep beraber göreceğiz...

27 Şubat 2008 Çarşamba

İNTERNET

Günümüzde internetin önemini pek te fazla anlatmaya gerek yoktur.Genelde her evde,işyerinde internet vardır ve gün geçtikçe de kullanıcı sayısı artmaktadır.İnternet şu anda en büyük iletişim ve reklam araçlarından birtanesidir.Pazarlama dersinde gördüğümüz 'interactive media' grubuna interneti dahil edebiliriz.
Çoğunlukla firmalar internete reklam vermek yerine web sayfalarını tercih etmektedirler.Aslında bu yöntem genel olarak doğrudur.Çünkü, kişiler internette dolaşırken karşılarına herhangi bir ürünün reklamı çıkabiliyor ve insanlar çıkan reklama çok takılmayıp o sayfayı kapatabiliyor. Her ne kadar internet televizyona göre daha ucuz bir reklam türü olsa da genellikle bu yöntemin pek te işe yaradığı söylenemez.Bu nedenle,herhangi bir ürünün bir web sayfasının olması,o ürünün tanıtımı açısından çok daha fazla fayda sağlar.Çünkü web sayfaları dünyanın her yerindeki insanlara kolaylıkla ulaşabilen bir araçtır.Hedef kitleye ulaşma açısından web sayfaları bu anlamda fazlasıyla önemli.Basit bir örnek verirsem,çoğu gençlerin tercih ettiği gibi ben de 'CONVERSE' tutkunuyum.Özel olarak bu markanın web sayfasına girip ,son çıkan ürünleri takip edip,model beğenebiliyorum.Hem bu yolla o ürün hakkında daha fazla bilgi sahibi olabiliyorum.
Özetle,firmalar web sayfalarıyla hedef kitlelerini arttırma şansını yakalarlar,ürünlerini daha iyi pazarlama imkanı bulurlar ve yapmış oldukları tanıtımla gelirlerini arttırabilirler.

22 Şubat 2008 Cuma

finansbank'ın kredi kart reklamı

Paranın insan hayatındaki önemini anlatmaya gerek yoktur sanırım. Hayallerimizin gerçekleşebilmesi, iyi bir eğitim ve sağlık için ve de genel ihtiyaçlarımızı karşılayabilmemiz için yeteri kadar paramızın olması gerekir. Insanların çoğunluğun da aylık gelirleri ihtiyaçlarını karşılamaları için yetersiz kaldığından, kredi kartlarının yaşamımızdaki yeri her geçen gün dahada artmaktadır. Özellikle dar gelirli insanlar kredi kartı kullanarak ihtiyaçlarını gidermeye çalışmakta, bu da insanların aşırı borçlanmasına ve kredi kartı mağduru durumuna düşmelerine neden olmaktadır. Ankara Ticaret Odası Başkanının dediğine göre şu anda kredi kartı borçları 95 milyar Yeni Türk Lirasıdır. Bu rakamın büyüklüğüde kredi kartlarının yaşamımızdaki önemini daha iyi ve net bir şekilde göstermektedir. Gelelim finansbankın kredi kartı reklamına eminim herkes o reklamı görmüştür benimde dikkatimi çekti.finansbankın kredi kartı reklamında hesabından avans ceken kişiyi ''sen deli misin'' diyerek deli elbisesi giydirip ambulans ile götürülmesi, kredi kartı borçlarının faiz oranlarının fazlalığını vurgulaması açısından ilginç bir reklam. Ancak reklamda kredi kartı avansının alınmaması vurgulanmasına karşılık, başka bir kredinin cazip hale getirilmesi de serbest piyasa ekonomisinde tüketiciye kurulan yeni bir tuzak. Bu anlamda reklam ilginç ve dikkat çekici.